bugün

entry'ler (3683)

iyi geceler sözlük

iyi geceler sözlük.
biraz içimi dökeceğim bir entry olacak.

nasıl hissettiğimi bilmiyorum. hayatım boyunca direndiğim renkli reçete ilaçlarına 4 gün önce başlamak zorunda kaldım. en azından dozu az, "sakinleştirici" adı altında içiyorum.
hemen etki etmez diyorlar ama ben içim bomboş gibi hissediyorum. hissiz, dümdüz, ot gibi.
dışarıdan baktığınızda keyfim yerinde gibi duruyor. hatta bir hayli eğleniyora benziyorum.
dişlerimi sıkarak uyuduğumu, sıkarak uyandığımı hesaba katmazsak. ya da asla uyumadığımı...

hayatımda çok insanın kalbini kırdım. hiç birinde aslında niyetim bu değildi. hatta olabildiğince iyi biri olmaya çalıştım her zaman. saf iyiliğin var olduğuna inanırım.
ama sanıyorum ki tüm kırıklar birleşti ve bir hançerde toplandı. o hançer de 1 senedir benim kalbimde saplanmış olarak duruyor.
önceleri yavaş yavaş delmeye başladı, o yüzden fark edemedim. milim milim, hissettirmeden deldi derimi.
etimi, damarlarımı parçalayarak devam etti. kalbime ulaştığında fark etmiştim ama artık her şey için çok geçti. çıkartamadım. her gün kanasa da çıkaramadım onu.

soğuktan titreyerek, tek başıma koltuklarda uyudum. ağlayarak daldım uykuya, ağlayarak uyandım. yürürken ağladım, vapurda ağladım, takside ağladım, yemek yerken ağladım, çalışırken ağladım.
ağlamaktan gözlerimin altı mosmor olana kadar, çarpıntılarım tutana kadar, anksiyete krizleri geçirene kadar işkence ettim kendime.

umut, yer yüzünde insana verilmiş en büyük lanettir.
eskisi gibi olma, işleri yoluna koyma umuduyla her yeni güne hayallerle başlayıp, yastığa başımı hayal kırıklığı ile koyarken, yalnızlık bile sarılmadı bana. hücrelerim bile terk etti beni.

hayatımda göstermediğim anlayışı gösterip, yapmayacağım kadar çok alttan almayı yapıp, sonunda bataklığın içinde kendimi bulmayı ben de beklemiyordum.
insan çok aşık olmayagörsün, elini ayağını nereye koyacağını şaşırıyor. dünyanın en aptal insanına, en kör insanına dönüşüyor.

tek istediğim şey mutlu olmaktı. olmadı.
onun yerine kahroldum. paramparça oldum. tuzla buz oldum.

ağladığım hiçbir anın hakkını helal etmiyorum.
yalnızlaştırıldığım, değersizleştirildiğim, arkalara atıldığım hiçbir anın hakkını helal etmiyorum.
etmeyeceğim.

şunu unutma

hayatında bir erkeğin olması ile bir oğlanın olması arasında büyük farklar vardır.
erkek dediğin ağlamaz diye bir kural başlı başına ortadan kalkmalı.
ama erkek güçlü olmalı. bu gücünü, sevdiği kadının arkasında durarak, ona destek olarak, onu yüreklendirerek, kalbinden geçen tüm güzel hisleri kadına paylaşarak, evet zamanı geldiğinde onun ağır çantasını taşımaya yardım ederek göstermelidir.
tabii ki kadın kendi başına her şeyi yapabilir. ama burada önemli nokta kadının çantasını taşıyamıyor olması değil, -kuvvetle muhtemelen- kadından daha güçlü olan erkeğin, partnerine olan ince düşüncesini göstermek için bu jesti yapabiliyor olması gerekir. kaldı ki, kadınlar fiziksel olarak güçlü erkeğini gördüğünde hoşuna gidecektir.
ama konumuz bu değil.
erkeğin, kadına olan ilgisini ve sevgisini hissettirmesi gerekir. -evet aynı şekilde kadının da tabii ki. burada söz konusu erkeğin tarafı-
erkek, kadının elini tutmalı, gözlerine bakarak duygu ve düşüncelerini paylaşmalı. şeffaf olmalı.
çoğunluk olarak kadınların karşısında nazım hikmet ran'ın ta kendisini aradığını düşünmüyorum. methiyeler, şiirlere gerek yok. romantik ruhlar için evet bu önemli bir konu olabilir bu arada.
sonuçta her insanın -kadın tarafı da erkek tarafı da- farklı karakter özellikleri ve farklı sevgi dili vardır. bu dilin iki taraf için de aynı ya da benzer olması hayati önem taşır.
erkeğin kadına vakit ayırması gerekir.
7/24 görüşme & konuşma gibi bir durumun söz konusu olamayacağını göz önüne alırsak "seni özledim. bugün görüşebilir miyiz?" diye bir mesajda asla ve asla kadın yüz üstü bırakılmamalıdır.
eğer erkek gerçekten sevdiğine inanıyorsa, çalıştığı ve para kazandığı durumda, bu paranın bir kısmını zaten partneri ile vakit geçirmek için harcanacağını bilir.
o zaman şöyle bir soru sorulabilir: bana ayıracak birkaç saat bulamıyorsan neden çalışıyorsun?
sorunun cevabı nettir: istemiyordur.
hele ki "ben yoğun çalışsam da sevdiğim insana vakit ayırırım" diye bir cümle dudaklarından döküldüyse...
bir oğlan konuşur; erkek kanıtlar.
bu yüzden kızlar, lütfen şunu unutmayın: ağzı iyi laf yapan ama bunu kanıtlama noktasında sınıfta kalan erkeklere, sizin bir beklentiniz olduğunu ve bu kişinin bunu karşılaması gerektiğini, eğer karşılamayacaksa bunun bir sonucu olduğunu göstermeniz gerekiyor.
aksi takdirde erkekler, var ettikleri sevginin karşı tarafa yansıması sonucunda gözleri kör olacak noktaya gelebiliyor. bu da size olan ilginin ve sevginin size yansımasına engel oluyor.
burada dikkat edilmesi gereken noktalardan biri kadının da anlayışlı davranması. tabii ki yoğun olan bir erkeğin sizi her daim aşka boğmasının imkanı yok. ama yetersiz hissetmeniz sizin suçunuz değil. bu bir histir ve bunu değiştiremezsiniz. çünkü aynı kişi demek ki size zamanında o tatmin hissinin yaşatmış ki siz de kendi kalbinizi açmışsınız. eğer artık bu yetersizlik sizi boğuyorsa bunun sorumlusu asla siz olamazsınız.
lütfen kendinizi tamamen kaptırmış dahi olsanız, eğer yeterli mutluluğu karşı taraftan görmüyorsanız, bu teslimiyeti karşı tarafa hissettirmeyin. her zaman sizi kaybetme ihtimali ile sınava tabi tutmak da bir hata. gerçek aşkta sürekli kaybetme korkusu olmamalı. ama size bunu yapmaya hakkı olmadığını hissetmeli.
şunu unutma ki;
bir ilişkide her şey karşılıklı ruhani tatmin ile ilgilidir.
aynı kişi ve aynı karakterde olmadığınız için aynı şeylere sinirlenmek, kızmak, üzülmek, sevinmek zorunda değilsiniz. bunu göz önünde bulundurun.

şunu unutma ki: bir kadın artık susmaya başladıysa; ya kanının son damlasına kadar onun için savaşmalısın ya da su alan geminde yavaş yavaş okyanusun en dibini boylayacağını kabul etmelisin.

hiçbir sözlü özür, hiçbir bahane bunu hafifletemez.
görmeli ve hissetmelisiniz. aksi takdirde o bir erkek değil, sadece bir çocuktur.

türkiyede para mı yoksa fiziki özellik mi

ben fiziğe bakmıştım. en çok da gözlerine.
para da bir şekilde geliyor zaten.

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

başım kazan gibi.
arasa da sesini duysam.

akrep burcu kadını

akrep burcu kadınından illallah etmiş durumdayım. işin kötüsü de ömrüm boyunca onunla yaşamak zorundayım.
eğer ilgisiz kalırsa kafayı yer, ilgi açlığı vardır. bu kana susamışlığı dizginlemek için sürekli yenilikçi, romantik, üzerine titrediğinizi her an hissettirmeniz gerekmektedir.
ama akrep kadını sizin için yolunuzdaki tüm taşları kaldırıp size tertemiz bir yolculuk da sağlayabilir.
gözlerinizin içine ay'dan daha parlak bakabilir. ışığı ile kötü kabuslarınızı yok edebilir.
ama bir gururludur... ah! bir gururludur...
kavrulsa da, kül dahi olsa kırık kalbiyle elini size uzatmaz.
kanlar damlar parmaklarından, yine de yardım istemez.
eğer gururunu incittiyseniz perişan olsa da kapınızı çalmaz.
sevgisini kazandıysanız, çok zorlanacaksınızdır ama onu mutlu ettiğiniz sürece bu mutluluğun 2 katını size yaşatacağından emin olabileceğiniz bir burçtur.

manyak gel buraya

bu tamamen vurgu ve tonlamayla alakalı bir durum. şu an kafamın içindeki ses ile duysam gerçekten beni çok mutlu edecek bir cümle olabilir mesela.

barbie vs oppenheimer

ikisine de gidilecektir. heyecan doruktadır.
gittikten sonra burayı tekrar ziyaret edeceğim.

üstteki soruyu cevaplayıp bir soru sor

tabii ki kekiklim. gerçi bayadır gitmiyorum, geçtiğimiz günlerde de kapısından döndüm çok doluydu.

seni her izlediğinde duygulandıran film hangisi?

edin dzeko

ardanın acı kaybını hafifleten arkadaşımız. fifada da ağırlığını hissettiriyor paşam.

eski sevgili

6,5 sene sonra eski sevgilim oldu ya. Acayip. 12 marttan beri boşum falan bi garip…

eski sevgili

Dün evlendi. Çok garip hissediyorum lan.
Yani aradan 9 sene geçti biz ayrılalı ama eski sevgilinin evlenmesi olayını ilk defa tecrübe ettiğim için garip hissediyorum. Yani takmadım kafama evet ama niyeyse aklımdan da çıkartamıyorum. Bir anda geçmişe gittim, film şeridi lafı gerçekmiş, gözümün önünden geçti.
Çok küçüktüm, çocuktum, toydum.
Beni çok sevdi, ama olmadı.
Nedenini hala bilmiyorum, niye gittiğini bilmiyorum.
Neyse, çok tatlı bir çift olmuşlar. Bir yastıkta kocasınlar.
Onlar adına çok mutlu oldum.
Merak da ediyorum ama, bana onca acıyı çektiren insan bu 9 senede nasıl değişti acaba? Nasıl evlenebilecek birine dönüştü?
Çok da önemli değil.
Ama garip.
Bir ömür boyu mutlular dilerim.

patronun ofise gizli kamera koydurması

Gizli değil de bizim apaçık var… her yerde bi de
rahatça dedikodu da yapamıyorum kardeşim!

sözlük yazarlarının en sevdiği istanbul ilçesi

Kadıköy. Evim.

sevilmek istemek

Bu ben. Sevildiğimi biliyorum ama göremiyorum.

öpülecek en güzel yer neresidir

Duştan çıktıktan sonra henüz tam kurumamış omzu.

buz devrinin yapım şirketinden veda videosu

Ya dün izledim ben de, sonunda mutlu son bee!

birini unutmak

Tamamen unutamazsın. Minik kelebekler ve minik kırıklar her zaman bir yerde saklanır. Üzeri örtülmüştür.

14 şubat

Galiba 14 şubatta ayrıldım.

büyüdüğünü anladığın küçük noktalar

Oyunlarda eskisi gibi kızmadığımda,
Annem ve babamı karşıma alıp kavga etmeden konuşabildiğimde,
Daha anlayışlı davrandığımda,
Genç nesile sövdüğümde…

sözlük yazarlarının itirafları

Geçtiğimiz 7 ayda çok şey öğrendim.
Çok büyüdüm.
Çok zorlandım, çok acı çektim, çok kırıldım.
Karakterimi sonuna kadar zorladım. Yapamayacağımdan emin olduğum şeyleri yaptım, başardım.
ip gibi incecik dala öyle sıkı tutundum ki ellerim kanıyor olsa da bırakmadım. Başarısızlıktan ölesiye korktum ki bunu düşünmekten başarıma odaklanamadım.
Kalbimi sıkıştıran gecelere kramplar eşlik etti.
Ağlayarak yattım, ağlayarak kalktım.
Yolun sonundan döndüm, yokuşları koşarak çıktım ve nefes nefese kaldım.
Bu süreçte ben çok büyüdüm.
Destek olanlar da oldu, beynimi yıkamaya çalışanlar da oldu.

Şimdi önümde son 9 ay var.
Son 9 ay.
Bir bebeğin doğumu gibi ben de yeniden doğacağım.
Tek umudum bu bebek. Eğer doğamazsa ne olurum bilmiyorum. Şu an o ihtimali rafa kaldırdım.

Her acımda güçleneceğim, her yaralandığımda daha da iyileşeceğim.

Akbulutları karaya çevireceğim ve bereket yağacak.